Bitcoin Tarihi: Kriptografi, Cypherpunks ve Satoshi Nakamoto

Bitcoin Tarihi kriptografinin, dijital paraların, Cypherpunk hareketinin ve Satoshi Nakamoto’nun vizyonunun arkasında yatan fikrin gelişme tarihidir.

Bitcoin tarihinin en önemli parçalarından biri olan Cypherpunks hareketidir zira bu hareketin yarattığı mahremiyet bilinci Satoshi Nakamoto’yu Bitcoin’i icat etmeye itmiştir. Bitcoin kriptografik dijital para denemelerinin ilki değildir ancak şu anda en başarılısıdır. Bizi adım adım Bitcoin tarihini anlamaya götüren tüm unsurları bu yazımızda irdeleyeceğiz.

Kriptografi

Kriptografinin anlamını kavrayabilmek için öncelikle şifrelemenin ne olduğunu öğrenmelisiniz. Şifreleme (“encryption”) basit mesajları, bilgileri ya da verileri hedeflenen alıcı dışında hiç kimse tarafından okunamayacak bir forma dönüştürme sürecidir. Şifrelenmiş verilerin alıcı tarafından okunabilmesi için önce deşifre edilmesi (“decryption”) gerekir. Aslında şifreleme kelimesinin İngilizcesi “crypt”, Yunanca gizli veya sır anlamına gelen “kryptos” kelimesinden türemiştir.

Dünya tarihi kriptografi ile doludur ve bunun ilk izlerini M.Ö. 1900’lerde, standartların dışında tasarlanmış bir Mısır hiyeroglifinde görürüz. Bunun yanı sıra, Julius Caesar’ın (M.Ö. 100-44) da gönderdiği mesajları, ulakların meraklı gözlerinden gizlemek için kriptografi kullandığı bilinmektedir. Bu tip şifrelemeler genelde basit yöntemlerle (örn. her harfin alfabedeki 3. komşusu ile yer değiştirmesi vb.) çözülebiliyor olmasına rağmen, yine de belli bir seviyede güvenlik sağlamaktaydı. 1518 yılında kriptoloji üzerine ilk kitap olan Polygraphiae, Johannes Trithemius tarafından yayımlandı. Kriptografi disiplini doğası gereği çatışmalar, espiyonaj faaliyetleri ve savaşlarla doğal bir bağlantı içerisindedir. Bu sebeple birçok kriptografi teknolojisi ve metodu da ülkelerin savunma bakanlıkları tarafından geliştirilmiştir. Kriptografi disiplini 1. ve 2. Dünya savaşlarında önemini oldukça arttırmıştır.

enigma machine bitcoin tarihi

Günümüzde herkesin diline pelesenk olan Kriptografi aslında 1970’lerden önce yalnızca askeri amaçlar ve casusluk ajansları için kullanılan, oldukça gizli bir uygulama idi. Ancak 1970’lerin ikinci yarısına girdikten sonra, kriptografi milli güvenlikle olan göbek bağını kesti ve bağımsız bir teknoloji olarak tüm meraklılarını çevresine topladı. Bu değişimi tetikleyen en önemli eserlerden biri 1976 senesinde ilk kez halka açık olarak yayınlanan kriptografi çalışması “New Directions in Cryptography” ydi. Whitfield Diffie ve Martin Hellman eseelerinin sonunda şu kısa görüşü paylaşıyorlardı: “Kriptografi analizinde profesyonellerin daha becerikli olduklarını gördük, ancak yeni kriptografik sistem türlerinin tasarımındaki buluşlar özellikle amatörlerden gelmiştir.”

Dijital Para Denemeleri

80’li yıllara girdiğimizde ise kriptografi ve güvenli para transferlerini birleştirmeyi kafasına koymuş bir karakterin sahneye çıktığını görüyoruz: Dr. David Chaum. Kendisi güvenli ve anonim transfer işlemleri hakkında çalışmalar yaparak Bitcoin’in günümüzde kullandığı birçok teknolojinin temelini atmıştır. Ayrıca Dr. Chaum, 1990 yılında ortaya çıkan DigiCash projesinin de kurucusudur. Amsterdam merkezli bu elektronik para şirketi türünün ilk örneği olmuştur ve elektronik ödemeler dünyasında öncü rolünü üstlenmiştir.

İlk dijital para transferini 1994 yılında yapan DigiCash, maalesef, 1998 yılında iflas başvurusunda bulunmuştur. Fakat bu bir son değil başlangıçtı, David Chaum’un yarattığı etki artarak yayılacaktı. Bunun dışında Chaum’un “Kimlik Tespiti Olmadan Güvenlik: Büyük Birader’i Geçersiz Kılacak İşlem Sistemleri” (“Security Without Identification: Transaction Systems to make Big Brother Obsolete”) adlı çalışması, yeni bir sivil inisiyatifin tohumlarını atacaktı. Bu çalışmalar ilgiyle karşılacak ve Cypherpunks hareketine dönüşecekti.

Cypherpunks

Eric Hughes (Matematikçi), Timothy May (İş insanı) ve John Gilmore (Bilgisayar bilimci) kriptolama, anonimlik ve mahremiyet konularında çalışmaya düşkün üç arkadaştı ve 1990’ların başında bu konuları tartışıp fikir alışverişinde bulunmak için düzenli buluşmalar gerçekleştiriyorlardı. Bu üçlünün çalışmaları zamanla kendileri gibi düşünen insanların ilgisini çekmeye başladı ve Eric Hughes bu yeni oluşumu bir arada tutmak için anonim bir toplu e-posta listesi oluşturdu.

Timothy May, yazmış olduğu “Kripto Anarşist Manifesto” yu (“The Crypto Anarchist Manifesto”) bu e-posta listesinin tüm paydaşlarına göndererek yayımladı ve Bitcoin’in sosyal omurgasını oluşturacak sivil inisiyatifin kıvılcımını yaktı.

bitcoin tarihi cypherpunks

Hareketin paydaşları zaman içerisinde Cypherpunks ismini aldılar ve dış çevrelerce de böyle anılmaya başlandılar. Hatta isimlerini o kadar benimsediler ki, Eric Hughes başlattıkları sivil inisiyatifin amaçlarını özetlemek için yazdığı yazıya “Bir CypherPunk’ın Manifestosu” (“A CypherPunk’s Manifesto”) ismini verdi.

Sanırım, bu hareketi anlatmanın en iyi yolu Eric Hughes’ın manifestosundan kısaltılmış bir alıntı yapmak olacaktır:

 

“Cypherpunk’lar kod yazar. Mahremiyetimizi savunmak için kod yazmamız gerektiğini biliyoruz. Hepimiz kod yazmadıkça mahremiyeti elde edemeyiz. Ayrıca kodumuzu yayınlıyoruz ki Cypherpunk dostlarımız onu kullanabilsinler. Kodumuz herkesin kullanımı için ücretsizdir. Yazdığımız yazılımı onaylamamanız ise bizi pek ilgilendirmiyor. Yazılım yok edilemez ve genişçe yayılmış bir sistem kapatılamaz.”

Bitcoin’in Ataları

Bitcoin tarihinin en önemli unsurlarından biri de Bitcoin’in icadından önce geliştirilmiş dijital paralardır. Bu sırada başka önemli bir isim olan Dr. Adam Back de 1997 yılında, bir anti-spam e-posta mekanizması olarak tasarlanan Hashcash‘i yarattı. Bu sistem ileride Bitcoin’in yapıtaşlarından biri haline gelecek olan Proof-of-Work (“iş kanıtı”, kısaca “PoW”) mutabakat mekanizmasını kullanıyordu.

2004 yılına gelindiğinde Hal Finney, Adam Back’in Hashcash’i üzerine inşa edilen Reusable Proof-of-Work’ü (“Yeniden Kullanılabilen İş Kanıtı”, kısaca “RPoW”) yarattı. RPoW’lar, yalnızca bir kez kullanılabilen benzersiz kriptografik belirteçlerdi. Ancak, doğrulama ve “çifte harcama” sorununa (Aynı paranın birden fazla kez harcanabilmesinden süre gelen sorun.) karşı alınması gereken koruma hala merkezi bir sunucu tarafından gerçekleştiriliyordu.

Nick Szabo, 1998 yılında inşa etmiş olduğu dijital bir ürün olan “Bit Gold” un tasarımını 2005 yılında bir blog yazısı şeklinde paylaştı. Ancak Szabo, Bit Gold’un toplam birimlerini sınırlandırmak için bir mekanizma kurmamıştı, bunun yerine Bit Gold birimlerinin, onları oluşturmak için harcanan işlemci gücünün miktarı doğrultusunda değerlenebileceğini düşünmüştü. Her ne kadar günümüzde Bit Gold başarılı bir şekilde hayatına devam etmese de, varlığıyla Bitcoin’in geliştirilmesine ışık tuttuğu bir gerçektir.

Kriptografi ile ilgilenmek devletlerin tekelinden çıktığından beri insanlar, farklı amaçlarla da olsa bu konuda kafa yoruyorlar. Bu insanların hepsinde bir ortak fikre rastlıyoruz; neredeyse hiçbiri özel hayatın gizliliği hakkının biz vatandaşlara altın tepside sunulmayacağına hemfikirler.

Onların inancına göre dünya dijitalleşip, bireyin hayatının büyük kısmı siber dünyaya kaydıkça, büyük şirketlerin ve devletlerin insanlar üzerindeki tahakkümü de artacak. Bu mahremiyet savaşının bir cephesi de doğrudan bireyin parası ile ilgili; zira elektronik bankacılık sayesinde paramızı nerede nasıl biriktirdiğimiz, ne zaman ne için harcadığımız ve kime ne sebeple gönderdiğimiz kontrol altına alınıyor.

Görüldüğü üzere Bitcoin, bizim mahremiyet hakkımızı koruma ihtiyacımızdan doğuyor. Bu amaçla atılmış olan ve şimdiye kadar okuduğunuz tüm adımlar ise bizi ona götürüyor.

bitcoin tarihi whitepaper

Satoshi’nin Devrimi

Bitcoin’in hikayesi aslında 31 Ekim 2008‘de Satoshi Nakamoto‘nun bir kriptografi e-posta listesinde “Bitcoin: A Peer-to-Peer Electronic Cash System” (“Bitcoin: Eşler Arası Elektronik Nakit Sistemi”) başlıklı tanıtım belgesini (“whitepaper”) yayınlamasıyla başlar. Günümüzde hala Satoshi Nakamoto’nun gerçekte kim veya kimler olduğu bilinmemektedir. Satoshi’nin bu buluşunun son 20 yıl içerisinde farklı aktörlerce geliştirilmiş kümülatif bir çabanın doğru şekilde organize edilmesinden süregeldiğini, Bitcoin’in tanıtım belgesinde Hashcash ve B-money gibi geçmiş denemelere atıf yapılmasından anlayabiliyoruz.

Yani Satoshi aslında şimdiye kadar üretilmiş olan teknoloji parçalarını en doğru şekilde bir araya getirerek taraflar arasında, aracısız ve güvenli dijital para transferini yeniden tanımlayarak çığır açmıştır.

9 Kasım 2008‘de Satoshi, Bitcoin’in kaynak kodunu herkesin görüp inceleyebileceği şekilde yayınladı. Böylece başkaları da kodu inceleyebilir ve çalıştığına kendilerini ikna edebilirlerdi.

3 Ocak 2009‘da ise Genesis Block (“Başlangıç/Doğuş Bloğu”) ismi verilen, Bitcoin’in ilk blok zincirini başlatacak olan ilk bloğu oluşturuldu ve ilk 50 Bitcoin ortaya çıktı. Satoshi, Genesis Block’a zaman damgası vurmak için Londra gazetesi The Times’ın o günkü manşetini ilk bloğun içine dahil etti, gazetenin kapağında şu sözler yer alıyordu: “Şansölye bankaları ikinci kez kurtarmanın eşiğinde.” Bu manşetin seçilmesi çoğu insan tarafından manidar bulundu ve Satoshi’nin çürümüş parasal düzene karşı bir eleştirisi olarak kabul edildi.

Birçok Cypherpunk, kriptografi posta listesi aracılığıyla Bitcoin hakkındaki tartışmalara katıldı. Bu kişiler arasında Adam Back, Wei Dai ve Nick Szabo gibi daha önce kendi elektronik para sistemleri üzerinde çalışmış ve konuyla ilgili yetkin yorumlar sunabilecek az sayıdaki uzman isim de bulunuyordu.

İlk Cypherpunk’lardan biri olan Hal Finney, Satoshi’den 10 BTC aldığında Bitcoin blok zincirinin ilk transferi de 12 Ocak 2009’da gerçekleşmiş oldu. Zaman içerisinde Satoshi tarih sahnesinden ayrıldı ve Bitcoin kendi yolculuğuna devam etti.

Satoshi’nin mirası hala geliştiriliyor, bu esnada da bağımsız ve merkeziyetiz bir şekilde çalışmaya devam ediyor.

Yazan: Av. Kaan Beylen